Okuduğunu anlamayan çocuk, kitabı sevemez

Anne-babalar, öğretmenler çocukların okumaya bir an önce geçmeleri için heyecanla çabalar. Okumayı söken çocuğun daha sonra dakikada kaç kelime okuduğu merak edilir. Halbuki okumayı sevdirebilmek adına kitabı ve okumayı eğlenceli bir hale getirmeli. Çocuk kitaba odaklanabilmeli ve okuduğunu anlayabilmeli.
Severek, içten gelerek yapılan davranışlar kolaylıkla alışkanlığa dönüşürken, zorla yaptırılanlar ise amacına ulaşamaz. Bu sebeple okuma alışkanlığını yerleştirmek için çocuklarımıza okumayı sevdirmekten başka çaremiz yok. Peki okumayı nasıl sevdirebiliriz? Okumayı sevmek öncelikle ailede, devamında ilkokul sıralarında oluşan bir tutumdur. 2-6 yaş döneminde annenin doğru tonlama ve zengin mimikle okuduğu hikâyeler, çocuğun zekâ ve duygusal gelişimine katkıda bulunduğu gibi, okuma sevgisinin de temellerini oluşturur. Kitap okuma zamanında ebeveyni ile eğlenceli vakit geçiren çocuk, duygusal hafızasında ikisini bir kodlayarak kitap okumayı eğlenceli bir etkinlik olarak algılar. İlkokul birinci sınıfa başladığında ise sınıf öğretmeninin yaklaşımı çocuk için çok önemlidir. Öğretmen, çocuk bir an evvel okumaya geçsin diye bireysel farklılıkları dikkate almadan aşırı yükleme yaptığında çocuk okumaya karşı olumsuz bir tutum geliştirmeye başlar. Öğretmenin ilk amacı sevdirerek öğretmek olmalıdır.

Günümüzde çocuk, öğretmen ve veli, ilkokul birinci sınıftan itibaren bir yarışın içinde yer alıyor. Rekabet ortamının başarıyı artıracağını düşünenler olabilir. Ancak çocuğun gelişim özellikleri, öğrenme becerileri dikkate alınmadan haksız rekabet ile erken dönemde kendini içinde bulduğu bu yarış ortamı, çocuk üzerinde gerginlik ve stres doğuruyor. Bu durum, çocuğun okula ve okumaya karşı olumsuz tutum içerisine girmesine neden oluyor. Ve böylece arkadaşlarından geride kalmayı duygusal olarak kaldıramayan çocuk, tepkisel davranıp ders çalışmayı, kitap okumayı bırakabiliyor. Stres ortamı içindeki çocuğun sakin ve mutlu olması, okuma ve okulla ilgili pozitif duygular içinde olması beklenemez. Bu sebeple, özellikle ilk yıllarda öğrenme ortamının stres ve kaygıdan uzak, her çocuğa başarı şansının verildiği bir ortam olması önemlidir.

Okumayı söken çocuğun önüne çıkan bir yarış daha var. “Dakikada kaç kelime okuyor?” Okulda öğretmen, evde anne-baba çocuğun bir dakikada kaç kelime okuduğunu hesaplayarak hızlı okumaya teşvik eder. Bu noktada çocuk, anlayarak değil, hızlı okumanın daha önemli olduğu kanısına varır. Daha hızlı okuyabilmek için kelimelerin anlamlarına, vurgularına dikkat etmeden, sonundaki ekleri yutarak, noktalama işaretlerine aldırmadan okumayı öğrenir. Hıza odaklı vurgusuz okumada metnin anlamı kaybolur. Çocuk, anlamadan okuduğu metni şüphesiz ki sevemez. Oysaki okumanın ilk amacı anlamaktır. Anlayarak bilgi edinmek, edinilen bilgileri yaşama aktarmak böylece yaşamı ve yaşama bakış açısını zenginleştirmektir.

Çocuklarımızın okuma davranışını alışkanlık haline getirmeleri ancak okumaktan keyif aldıkları için okumaları ile mümkündür. Bu nedenle çocukların okunulan metni hızla okuyup tüketmeleri yerine çocukların ne anladığına odaklanmak daha doğru olacaktır.

Ailece okuma gün ve saatleri planlayarak, bu zaman diliminde hep birlikte kitap okumak, kitap ile ilgili tartışmak, beğendiğimiz bölümleri dramatize etmek, öğretileri hayata geçirmek için hep birlikte önerilerde bulunmak, kitabı hayatımıza aktarmak için faydalı olacaktır. Bu deneyimleri zevkli hale getirerek çocukların güzel bir alışkanlık kazanmasına yardımcı olabiliriz. Her şeye rağmen okumayı sevdiremediğimiz çocukta dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, duygusal problemler var olabileceğini düşünerek uzman yardımına başvurmak gerekir.

GÜLTEN İKİZOĞLU PSİKOLOG – Zaman

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*