özlem

Babama

Başımı omzuna yada dizlerine koyup

Akşamın en güzel saatlerine girerken

Mır mır konuşmayı özledim…

Bir kahve sonrasında veya çayında

Oturma odamızda…..

Kedi gibi severdin beni

Hatta bu kedi hallerimi işaret edercesine

Gıdımı gıdıklar

Benim gülüşlerime

Sende gülerdin.

Güzel gülerdin…

Avuçları büyük ve kare

Parmakları kalın ama muntazam

“baba” kokan ellerini seviyorum

Onları özlüyorum

Sırtımı sıvazlamanı

Saçlarımı okşamanı

Leyla bir özge candır şarkısını söylerken sesinin aldığı rengi

Seni dinlemeyi

Anlatmanı

Sabah ezanı vaktinde odama usulca girip

Her gün aynı kıvamda , ısıda ve tatta hazırladığın

Sütümü elinden içmeyi özlüyorum

Şimdilerde oğluma baktıkça

Onda seni görüyorum

Senin tavrını

Bakışını

Avuç içlerinde seninkilere benzer çizgileri…

Ve o elleri her gün öpüyorum

Derlermiş ki, her gün elleri öpülen bebeklerin

Ömürleri uzarmış

Dualarla öpüyorum

Uzun ömürlü , mutlu sağlıklı olsun, hayırlı olsun diye

Sonra

Sonra diyorum ki içimden

İnşallah  babamın ellerini de öpen çok olmuştur bebekliğinde…

Kızın Rana

Özlüyorum Seni

Bademliğin dar sokaklarında koşturan bir küçük çocukken hayat gökyüzü gibiydi. Maviydi…

Babaannemin bahçesinde açan ortancalar, sümbüller, güller, pencere önündeki leylaklar, toprağın kenarlarını süsleyen çakıl taşları…

Akşamları içilen mis kokulu kahveler konsolun en nadide parçası olan fincanlarda sunulurdu. Babamın fincanı takımdaki bir ton koyu renk olandı her zaman… Asla farklı bir fincanla ikram olmazdı efendimize. Evimizin direğine…

Geceleri yatağa yattığımda odamın kapısını açık tutan babaannem, yan odada gaz lambası ile okurdu Kuran-ı Kerimini. Hafiften sallanan bedeni koridor duvarına yansırdı da ona bakarak yumardım gözlerimi.

Elleri ince uzun parmaklı, pamuk tenli Osmanlı kadını.

İpek ruhunun yansıması nakışlar, oyalar dantelalar ellerinde.

İşleyişlerdeki nezaket, bileklerindeki kibar kıvrılmalar.

 

Sandıktan çıkarırım bana bıraktığın altın saatini kimi zaman. Senin bileğindeki kadar güzel durmuyor bileklerimde. Yakıştıramam koyarım eski yerine. 100 yıllık aile albumunu alırım sonra elime. Eski istanbul, herbiri toprak olmuş insanlar.Ve bir hatıra da tamamlamaya vaktinin olmadığı, yarım kalmış, tığı hala üzerinde saplı duran dantelan…

Özlüyorum seni,
Mekanın cennet olsun babaannem….

-Rana Çolak-