sağlık

Renkli işlemeli tabaklara asitli ve tuzlu yiyecekler koymayın

Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Yaman, renkli işlemeli tabaklarda asitli ve tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde, bu mutfak gereçlerinin kurşun ve kadmiyum açısından tehlikeli olduklarını belirtiyor. Gıda mühendisi Sedat Kuru da tahta mutfak malzemelerinin bulaşık makinesine atılmamasını söylüyor.Porselen tabaklar, teflon tavalar ve tahta gereçler evlerden eksik edilmeyen, yemek yaparken yokluğunun hissedildiği mutfak malzemeleridir. Bu ürünlerin kullanımı esnasında yapılan birtakım yanlışlar sağlığımıza ciddi zararlar veriyor. Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Yaman, renkli işlemeli tabaklarda salçalı yemek gibi asidik ve turşuya benzer tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde bu mutfak malzemelerinin kurşun ve kadmiyum yönünden tehlikeli olduklarını belirtiyor.

Prof. Dr. Mehmet Yaman, çatal kaşıkların genellikle paslanmaz çelikten yapıldığını belirtiyor. Bazılarının da gümüş kaplama olduğunu dile getiren Yaman, daha ucuz bazı türlerde ise paslanmaz olmayan yumuşak çelikten bir metal üstüne sırasıyla krom, bakır, nikel ve krom kaplandığını aktarıyor. Yaman, bu türdeki kaplamalı bir kabın çizilmesi ve asidik veya tuzlu gıdalarla uzun süre teması halinde risk oluşturduğunu belirtiyor. Yaman, “Bu çeşitteki renkli işlemeli kaplarda yoğurt, salçalı yemek ve sirke gibi asidik ve turşu gibi tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde, bu mutfak gereçleri kurşun ve kadmiyum yönünden tehlikeli olabilmektedir. Bu metalik boyalar sır tabakasıyla sırlanıyorsa da kullanıma bağlı olarak aşınma sonucu risk artmaktadır.” diyor.

Prof. Dr. Mehmet Yaman yönetiminde yapılan bir yüksek lisans çalışmasında analize tabi tutulan çok sayıda tabağın birçoğunda risk gözlenmese de markalı ve markasız bazı tabaklarda kadmiyum, kurşun gibi zararlı kimyasalların asitli gıdaları temsil eden asitlerde bekletildiğinde bulaştığı ortaya çıktığı tespit edildi. Kadmiyum, kanserojen kimyasal bir madde iken kurşun, çok fazla toksin içeriyor, beyin fonksiyonlarını bozuyor ve IQ değerini düşürüyor.

Boş teflon tavayı ocakta ısıtmayın

Prof. Dr. Mehmet Yaman’a göre yapışmaz teflon (politetrafloro etilen) tavaların bir kısmı 230 oC’den itibaren kanserojen bir kimyasal olan perflorooktanik asit (PFOA) yayabiliyor. Sıcaklığın 350 oC’yi geçmesi durumunda bu kimyasaldan kaynaklanan risk ise kesin. Boş teflon tavanın ocakta ısıtılması durumunda da bu sıcaklığa ulaşılıyor. Böylece, PFOA zararlı kimyasalı tavadan gıdaya ve havaya bulaşıyor. Bu da kişinin bağışıklık sistemini bozuyor.

Gıda mühendisi Sedat Kuru ise tahta mutfak gereçlerinin bulaşık makinesine atılmaması gerektiğini söylüyor. Kuru, buna sebep olarak da yüksek sıcaklıkta tahtanın direncinin azaldığını, ayrıca deterjan kimyasalının tahtaya nüfuz edip daha sonra yemeğe geçmesini gösteriyor.

Zaman Gazetesi

Hastalık ve Sabır

Ömrümüzün muhakkak ki bir döneminde fizik bedenimizin acılarını yaşamışızdır. Hastalıklar kimi zaman birkaç gün, bazen de aylarca, yıllarca sürmüştür.

Bizler alışkanlıklarımız arasında kalmış olan sıhhatimizin hep devam edeceğini sanırız. Çoğu zaman farkında değilizdir bir kase çorbayı keyifle kaşıklamanın ne demek olduğunu. Sabahları gülümseyerek uyanmanın ne büyük nimet olduğunu
Sanırız ki garantidir sağlığımız.
Sanırız ki her şey güzellik içinde devam edecek
Şu sıhhatli bedenimiz, malımız mülkümüz, huzurumuz…

Hep genç kalacağımızı sandığımız gibi…..
Oysa ne büyük yanılgıdır.

Hayat bu….
Nelere gebedir bilinmez….
“hastalık da sağlık da bizim içindir” diyorsak da sürekli kendimize uzak görürüz acıları.

Geçtiğimiz günlerde Tıp fakültesi son sınıfta okuyan bir kardeşimle görüşüyordum.
Birkaç gündür süren rahatsızlığı vardı. Bana halini anlatırken “Bu günlerin kıymetini biliyor, vakit veremediğim kitap okumalarımı arttırmaya çalışıyorum. En önemlisi de sık sık tefekkür ediyor, hastalarımın nasıl bir hal içerisinde olduğunu anlamaya çalışıyorum ablacım” demişti.

Ne güzel bir bakış öyle değil mi. Hastalığı ile dertlenip şikayet etmiyor, bunu nimet yanını görebiliyordu. Ve ilave etti “inşallah günahlarımın kefaretidir”.
Evet…
Hastalık anında şikayet etmeyip, sabredenlere müjde vermiştir sevgili peygamberimiz (SAV):

“Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü,
keder, Hatta ayağına batan diken, günahlarına kefaret olur” demiştir güzeller güzeli.

Hep derim “inanan insan güçlüdür”
Hastalık hususunda da bu böyledir.
İnanan insan bilir ki hastalıklar, musibetler gelip geçici, sonu hayırla bitecek imtihanlardır.

Hastalık bir mümin için pek çok nimeti barındırır.
İnsan hastalığı zamanında aczini daha bir idrak eder.
Küçücük, gözle görünemez bir mikrop karşısında düştüğü çaresizliği fark eder , büyüklüğe kapılmaz.
Rabbinin kudretini daha iyi görür.
Tövbe eder, sabreder , ölümü hatırlar, Allah ı daha çok düşünür, sağlıklıyken ki nimetlerini anlar

Sıkıntıların verilmesinin bir diğer sebebi de , ilahi nimetlerin ne kadar mükemmel bir sistem içerisinde meydana geldiğini bizlere tanıtmaktır. Tıpkı soğuk gördükten sonra sıcağın kıymetini bilmesi gibi.
İşte sıhhatsizlik de , sıhhatin ne büyük nimet olduğunu işaret ediyor bizlere.

Hastalığa sabır lazım….
Mevlana Hazretlerinin sabır ile ilgili fevkalade sözlerinden birkaçını aktarmak isterim::

“Tespihlerinin ruhu sabırdır. Sabır, başlı başına bir tespihtir. O derecede hiçbir tespih yoktur. Sabırlı ol. Sabır, kurtuluşun anahtarıdır Sabır, sırat gibi insanı cennete ulaştırır.” (Mesnevî, II/3175-3177)

“Sabır iman yüzünden baş tacı olur. Sabrı olmayanın imanı da yoktur. Peygamber “Sabrı olmayanın imanı tamam değildir” demiştir.” (Mesnevî, II: 606-607)

“Acelecilik, çabukluk şeytanın hilesindendir. Sabır ve hesaplı olmaksa Cenab-ı Hakk ın lutfudur.” (Mesnevî, V/2579)

Hastalıklardaki bir diğer nimet de, daha büyük rahatsızlıkların önlenmesine mani teşkil etmesidir. Yine Mevlana Hazretlerinin Mesnevisinde bu konu çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir. Der ki Hz Mevlana :

“Sen burnunu kanatmak istemezsin ama burnun kanar. Bu kanayış sana sağlık verir.”

Ufak tefek sıkıntıların daha büyük dertlere mani olduğunu yaşarken göremeyiz. Okuruz gazetelerde:

“Kaçırdığı otobüs kaza yaptı, hayatta kaldı”.
İşte…
Her olayda bir hayır gizlidir.
Mühim olan tevekkül edip rıza göstermektir yaşananlara.

Yüce kitabımızda sabredenlere müjdeler verilmiştir:

“İyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip- dilenene ve kölelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.” (Bakara Suresi, 177)

“Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

Kuran-ı Kerimde Hz. Eyüp (as) ı hastalığı karşısında sabrı ve şeytanın verdiği vesveselere karşı direnci sebebi ile övülmüştür.

“Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti. “Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik). Katımız’dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. “Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.” (Sad Suresi, 41-44)

“Eyyub’u da (an). Hani Rabbine: “Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. İsmail’i, İdris’i ve Zülkifi de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi. Zünnûn’u da (Yunus’u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!” diye niyaz etti. Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.” (Enbiya 83-88 )

Ve Lem alar dan bir bölüm :

“İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.”

Yüce Allah hepimize maddi-manevi sıhhat nimetini ihsan buyursun.
Özellikle imani hastalıklarımıza şifa versin.
AMİN

Unutmayalım ki, Allah her şeyin gerçek sahibidir ve onlarda istediği gibi tasarruf eder.
Ama şu kesin olarak bilinmedir ki, O neylerse güzel eyler.

Rana Çolak

Beslenme Saati

Okulların açılmasına birkaç gün kala beni “besleme saati” endişesi sardı.

Geçen yıl 1. sınıfta olan oğlumun en büyük sorunuydu yemeğini yememesi.

Tam gün olan okulumuzda 1 saatlik süre öğlen yemeğine ayrılmıştı. Ancak oğlum bu saati oyun ile geçirmeyi istiyordu.

Dilerim 2. sınıfta biraz daha olgunlaşmıştır ve yemek saatlerine daha dikkat eder.

Ben de anne olarak onun bu saatlerini kolaylaştırmak için arayış içine girdim. Birkaç gündür arkadaşlarımdan, internetten , diyetisyenlerin web sitelerinden okul menüsü öneriler alıyorum. Ve kendime bir dosya hazırladım.

Ara ara denediğim tarifleri de zaman içinde paylaşmayı düşünüyorum.

Evvela buzdolabına hatırlatıcı bir not ile başladım işe J

BESLENMEYE NE KOYABİLİRİM

Kaşarlı-biberli-domatesli minik pizzalar

Tarçınlı yada portakallı ev keki

Peynirle fırınlanmış minik ekmekler  (Peynir-yumurta karışımı ile fırınlanmış)

Cevizli kurabiye ve süt

Kaşarlı minik sandviç ve naneli limonata

Tahinli kek ve süt

Ev hamburgeri

Makarna

Havuç

Krep

Gözleme

Limonlu top kek

Pamuk poğaça

Peynir topları

Haşhaşlı çubuklar

Susamlı simit

Unutma:

Sandviçe maydanoz  koy

Makarnaya havuç koy

Yumurtayı 12 dak haşla

Börekleri minik minik hazırla

Süt , meyve suyu, ayran. Bunları dönüşümlü koy

Meyveyi asla unutma

Sıcak kalması gereken gıdalar için bir çare bul , minik termos kutular varmı araştır

Soğuk gıdalar için buz şarjörü kullanabilirsin

Çocuğu okula giden annelere Allah kolaylık versin

Okullarda hemşire veya doktor da bulundurulsun

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından yayımlanan genelgeye göre, okul kantinlerinde gazlı-kolalı içecekler ve cips satışı yapılmayacakmış

Bakanlığa bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin güvenli, sağlıklı beslenme bilinci kazanmalarına katkı sağlamak, olabilecek gıda zehirlenmeleri, bulaşıcı hastalıklar, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı hastalıklar ile şişmanlığı önlemek amacıyla yayımlanan genelgeyle, ”Eğitim kurumlarının, yatılı veya pansiyonlu yemekhaneleri dahil olmak üzere kantinleri, çay ocakları, büfeleri vb. yerlerde çocukların dengesiz beslenmesine, şişmanlığa (obezite) neden olabileceğinden, doğal maden suları hariç, enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı, aromalı ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışları yapılmayacak, otomatik satış yapan makineler de bulundurulmayacaktır. Bunların yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından üretim veya ithalat izni bulunan süt, ayran, yoğurt, meyve suyu, taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulacaktır” şeklinde değiştirildi.

 

*******************************************************

Alınan bu kararı destekliyorum.
Geç kalınmış olsa da yavrularımız -en azından- bundan sonra abur cubur ile temaslarını azaltacaklar.

Ve acilen ! Tüm okullarda  sağlık bölümü, revir, hemşire olması için Milli Eğitim Bakanlığı yada Sağlık Bakanlığı harekete geçmelidir.

50 kişiden fazla çalışanı olan iş yerlerinde hekim bulundurma zorunluluğu getirilmişken, binlerce öğrencinin bulunduğu devlet okullarımızda sağlık personelinin olmaması akıl alır gibi değil.

Merdivenlerden inişleri, bahçede koşuşturmaları her an bir kazaya gebe…

Okula gönderdiğim çocuğumun sürekli kullanığı bir ilacı var ise bunu ilgili hemşireye teslim etmeli ve saati geldiğinde verileceğini bilmeliyim. Doğru olanı bu !

Geç kalınmadan uygulamaya alınmalıdır.