Mahcubiyet

En son ne zaman kendinizi mahcup hissettiniz? Yan komşumuz, Hacı Fatma Hanım, geçen sabah, ezandan sonra “çöl lalesi” adı verdiği kumsal lalelerinden toplamış, balkonda yazı yazarken yanıma getirdi, “sizin için” dedi gülümseyerek… Onun ak lalelere karışan bembeyaz yüzü karşısında yaşadığım mahcubiyeti anlatmam imkansız… Öyle güzel kokuyorlar, öyle zarifler ki, hele hediye olarak gelmeleri yanıbaşıma… Fatma’dan geldiler ama aslında geldikleri makam Allah’tandır diyerek elim ayağıma karışıyor… Alt üst oluyorum, teşekkürler ediyorum… Boşa dememiş arifler; “yüz ziyarettir” diye… Yüze iki gözümüzü dikerek bakamayız, eziliriz, utanırız bizler… Yüz, lale ve ziyaret… Küçük aralıklar… Savaşların, rest çekmelerin, kan pazarlıklarının, büyük lobilerin, borsaların mühim polemikleri içinden geçerken zaman… Herkes tek tek veda ederken hayata… En ünlülerimizin sadece bir selalık o da musalla taşında tattığı saltanatların, bir kibrit çakımı süresinde sönüp geçtiği günümüzde… Yaşamakla ölmek arasında ne kadar fark kalmıştır, hiç düşündünüz mü? Ölmeden evvel ziyaret edebilmek yüzleri, o yüzlerde Yaratıcı’nın izlerini sürerek, mahcubiyetle eğmek başı önümüze… İnsan olduğumuzu hatırlamak yeniden… Niçin olmasın?

Sibel Eraslan (Star gazetesi yazılarından bir bölüm)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*