deniz

Yalıköy ve Deniz

Sabah erkenden uyandı çocuklar. Mevzu deniz olunca içleri kıpır kıpırdı. Arabayı yerleştirip yola koyulduk. Şarkılar, türkülerle geçen bir buçuk saatte insana mutluluk veren, hayatın ne güzel olduğunu hissettiren manzaralar ardından Yalıköy’e ulaştık.

Yol boyunca dilimizde babam vardı. Pek çok noktasında  anılarımızla doluydu bu yol. Bazen bir kavşak, bazen bir balık çiftliği, bazen bir cami, bir bakkal dükkanı….

Yalıköy çok değişmemişti, bıraktığımız gibiydi de denebilir. Böyle bakir kalması daha güzeldi elbet.

Kumsala varır varmaz attık kendimizi serin sulara. Hep bir arada olmanın verdiği mutluluk ile daha da güzeldi günümüz.

Tüm gün yedik, içtik, oyunlar oynadık, kahkahalar attık. Akşam serini indiğinde de mangalımızı yapıp eve dönüş için toparlanmaya başladık.

Tabii çocuklar ayrılmak istemediler, ancak o kadar yorgundular ki yola çıktığımızdan 15 dakika sonra koltuklarında uyuyup kaldılar.

Bu gün annelerinin genç kızlık anılarını dinlediler, dedelerinin sevdiği sarkıları söylediler, leylek gördüler, inek sürüleri, ağıllar, keçiler, anne köpek ve yavruları, eşek, pirinç tarlaları gördüler. Dalgalı denizde oynamaya doydular, kadınların erkeksiz de mangal yapabildiklerini öğrendiler, Karadeniz in rüzgarında çok yanıldığını tecrübe ettiler.

Dilerim hafızalarında hep taze kalır bu gün.

[slideshow]