Babam VII

“Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52).

İlk 2008-2009 yıllarında fark ettik değişimini. Öyle çok soyutlamıştı ki hayattan kendini. Alakasızlaşmıştı her şeye. Tanıdığım bildiğim babamdan çok farklı idi.  Geçici bir dönem olabilir diye düşünmüştük.  Çünkü Alzheimer hastalığını hiç bilmiyorduk.

İtirazlarına rağmen hayattan koparmamaya çalıştık onu. Düğün, dernek, merasim, akraba toplantıları, torununun gösterileri… Hep dahil ettik. Odasına çekilip yalnız kalmak isterdi, müsaade etmedik, yanımızda olmasını sağladık. Konuşturma gayretleri içindeydik.

Günden güne değişti. Aydan aya farklılıkları arttı. Ve bir gün evde yine düştü be başını vurdu babacığım. O günden sonra Alzheimer belirtileri daha da netleşti. Hiç bırakmadığı bulmacasını çözmez olmuştu. Kitaplarına elini bile sürmüyordu. Bizimle çok az konuşuyordu.

Yavaş yavaş tükeniyordu. Bir gün yürümeyi de kesti. 3 ay boyunca yataktan çıkmadı. Serum ile besledik.

Allah’ın izni ile yeniden toparlandı. Gözlerini açtığında geçen 3 ayı hiç hatırlamadığını fark ettik. Bir rüyadaydı sanki. Fakat bu sefer uyku sorunları başlamıştı, sabaha kadar uyumuyordu.

Konuşmaları manasızlaşmıştı. Yakın akrabalarımızı, komşularımızı, dünürlerini hatta kız kardeşimi bile ara ara hatırlayamaz oluyordu .  Bazen 30 yıldır yaşadığı evini tanımıyor, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kimi zaman da anneme “bizim kaç çocuğumuz vardı” diye fısıltı ile soruyordu.

Bu döneme girdiğinde de dış dünya ile bağlantısını kopartmadık.

Eskiden gezmeyi çok severdi diye hep dışarı çıkardık.

Azıcık kuvvet görsek bedeninde, gezdirdik.

Gazetesini eksik etmedik.

Yine de fayda vermedi…

Tıpkı hayatı yeni öğrenen çocuk gibiydi babacığım.

Alışkanlıklarının değişmesini istemiyordu.

Bazı eşyalara bağımlılığı oluşmuştu. Saati mesela…

İş yerindeki başarısından dolayı hediye edilen bir saati vardı. Sürekli onu arar bulur, sonra saklar, sonra bize aratır, bulunur yine saklar yine aratırdı.

Bir tespihi vardı… O tespihten başkasını kullanmaz. Kaybetmemek için saklar, kaybeder, sonra yine aratırdı. Evden farklı bir yere gitmek istemez olmuştu.

…………

Gerçek olan, rastlanıldığı anda koluna giriverecek denli hazır olmaktır ölüme …

Hazırdı …

Mekanın cennet olsun canım babacığım

Senden sonra yarımım, eksiğim, takatsizim, gözyaşı dökmekteyim…

Beklemedeyim…

Buluşacağımız o günü beklemedeyim .

———-

Peygamber ahlakıyla ahlaklanan canım babam…

Böylesi mükemmel bir insan olduğun için, harika bir baba, fevkalade bir eş oldığun için, ömrümün sonuna kadar seninle hep övünç duyacağım için, bana yaşattıkların için, bana kazandırdıkların için, senin kızın olduğum için mesudum…

Allah’ın sevdiği kullarının insanlar yanında kıymeti vardır. Sen, seni tanıyan herkesin kalbinde en güzel yerde yaşamaya devam etmektesin.

RABBİM SANA RAHMET NAZARIYLA BAKSIN

AMİN


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*